ÇAKMAK ÖRENCiK KÖYÜ
  Bayramlar
 
 

GELENEKLER / BAYRAMLAR

 

Üç Aylar : Müslümanlıkta kutsal sayılan üç aylar (Şaban, Recep, Ramazan) gelince çocuklar, okuldan çıktıktan sonra toplanıp evleri gezerler. Bu gezmelerde "Namaz dayı ağşam sadakası ver" diyerek bahşiş istenir. Bahşiş, verenin ekonomik durumuna göre değişiklikler gösterse de mutlaka verilir.

Ekonomik durumu iyi olanlar kınalı mum (huni şeklinde renkli bir kâğıt içine dikilen mum) alıp çocuklara verirler. Çocuklar bunları ellerinde taşır ve fenerleri bu mumlarla yakarlar. Bu sırada da bir söylemeyi yüksek sesle bağırırlar:

Elhanda gülhanda

Evi nerde

İncesuda

İncesuyun neresinde

Çalı çılpı arasında

Bu gün bize ne gerek

Namaz gerek. Yoh yoh

Ayrıca meydanda ateş yakılıp Şaban ayının on beşinci gününe dek üzerinden atlanır. Ateş üzerinden atlanırken "Allah bu güne erdirdi, günahımız dökülsün" denir. Bunlara namaz ayını kutlulama denilir. Kadınlar da evlerde (hayatta) toplanır sohbet ederler:

Bazıları da Salı, Çarşamba, Perşembe günleri ile Şaban ayının son üç günü oruç tutarlar. İlk gün tutulan oruca namaz ayını karşılama denir, o gün kılınan namazlarda aynı adı ile tesbih çekilir.

Bu aylarda dargınlar barıştırılır. Bunun için bir ya da iki kişi (genelde yaşlı veya ileri gelenler) dargın olan iki tarafı da ikna edip barışmalarını sağlarlar.

Ramazan ayı ve bayramı : Ramazan ayı Türkiye'nin her tarafında olduğu gibi Ankara ve yöresinde de üç ayların en değerlisi olarak bilinir. Yörede Ramazan ayı geldiğinde kına yakıldığı görülmektedir. Ramazanda küs barıştırma sevap olarak görülür. Araya büyükler girerek küsleri barıştırırlar. Eğer küsler yaşıt iseler karşılıklı alınlarından öperler. Yoksa küçük büyüğün ve barıştıranın elinden öper, üç dört gün boyunca birbirlerini ziyaret eder ve ziyaret verirler. Eskiden Ramazan yaklaşınca yüksek bir yere çıkılır ve ay seyredilirdi. Yeni ayı ilk müjdeleyen hükümetten siftah bahşişi alırdı. Ramazan ayı içinde oruç yiyenler davulcunun yanında dolaşan tellal tarafından hükümete (resmi yetkililere) bildirirlerdi. Bunun üzerine oruç yiyenler tutulup sal ağacına bağlanırlar ve "sen dünyada ölmüşsün, itikadın yok, biz seni görmeyeceğiz" diyerek mezara götürürlerdi. Oruç yiyen de tövbe ederdi.

Günümüzde arifelerde yöre halkı mezarları ziyaret eder ve mezar etrafındaki toprağı karıştırırlar. Ramazan bayramı Ankara yöresinde diğer yörelerimizde olduğu gibi dinsel bir tören olarak kutlanır.

Mevlüt : Mevlütlerde bir gün önceden davetliler okunur (çağrılır). Önce bir ilahi okunur. Bu arada ağlayanlar, inleyenler görülür. Sonra mevlüt okunur ve konuklara şekerli kahve ve gülsuyu ikram edilir.

Muharrem : Muharrem ayı Hz. Hüseyin'in öldürülmesi dolayısıyla kanlı ay sayılır. Alevi - Bektaşi topluluklarda bu ayın ayrı bir özelliği vardır. 12 gün oruç tutulur, su içilmez, ilahiler söylenir.

Beddam : (Kızıl yumurta yortusu) Hristiyanların Ankara ve yöresinde yoğun halde bulundukları zamana ait bir adettir. Müslümanlar, Hristiyanların beddam günü "gâvurların ağırlığı üzerimize çökecek" düşüncesiyle erken kalkarlarmış. O gün evde temizlik yapılmaz imiş. Hocanın verdiği böcek duası kapı üzerine yapıştırılıp komşuların kapısı önüne sabah erkenden taş konurmuş.

Sıra Gezme : eskiden uzun gecelerde eş dost bir araya gelip "sıra gezelim" derlerdi. Kura çekilir ve bir ev belirlenirdi. Masraflar paylaşılır (kubaşma) ve o evde ziyafet verilirdi. Bu gelenek zamanla unutulmuş, kaybolmaya yüz tutmuştur.

Kurban Bayramı : Bayram namazından sonra kurban kesilir ve yakınlara ve fakirlere dağıtılır. Bir parçası da evde kalır. Kurban kemiklerinin köpekler tarafından yenmemesi için kemikler toplanıp gömülür.

Hıdırelez : (Hıdır ellez) İsim olarak Hızır ve İlyas adlı peygamberlerden türetilmiştir. Ankara yöresinde hıdırellezin gözükmediğine fakat otları kamçıladığına inanılır. O yılın bereketli geçmesi umuduyla kapı söğesine para kesesi asılır. Evin avlusunda, içinde hamur olan iki kaşık kıbleye karşı konur. Bunlardan birisine bu sene kısmet var" diğerine ise "bu sene kısmet yok" diye niyet edilir. Sabaha kadar hangi kaşıktaki hamur kabarırsa onun niyetinin gerçekleşeceğine inanılır.

Haymana'ya yakın köylerde Hıdırellez günü köy halkı Kutluhan Türbesi ve cami etrafında toplanırlar. Büyük bir şenlik düzenlenir, kurbanlar kesilir, ye- mekler hazırlanır, oyunlar oynanır. Bu gelenek günümüzde de devam etmektedir.

Koç Katımı : Köyde bulunan koçlardan iri bir tanesi süslenir, alnına gelin pullusu bağlanır ve salıverilir. Salıverildiğinde eğer koç kara bir koyuna yanaşırsa o kışın hafif, yok eğer beyaz bir koyuna yanaşırsa o kışın sert geçeceğine inanılır. Koç yürümesi (koçun koyunlara yanaşması) kasım ayından önce olursa bu olaya "koç kaçması" denir.




 
 
  Bugün 4 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol